Tüm canlılar için varolduklarından bugüne, bir yerden bir başka yere gitmek, ait oldukları yerden kopup, başka diyarlarda yeniden kök salma olgusu, yaşamlarının bir parçası olarak var olmuştur. Başlangıçta; iklimler, doğal felaketler, beslenme gibi doğanın neden olduğu yer değiştirmelerin yerini, zamanla insanın yol açtığı, “göç” olgusu almıştır.
Bugün bir taraftan insanın insan ve bu dünyayı paylaştığımız diğer canlılar için yarattığı olumsuzlukların sonucunda, insan dahil tüm canlılar, çaresiz bir şekilde yeni yaşam alanlarının peşinde koşmaktalar.
İnsan çok uzun zaman doğanın bir parçası olmuş, onun kurallarına göre yaşamını şekillendirmiştir. Bugünde böyle yaşayan, bunu kültürel yaşam biçimine dönüştüren insan toplulukları, doğaya müdahale etmeden, doğayı kullanmak adına yerlerinden geçici ve gönüllü olarak göç etmektedirler.
Ancak bugün bu gönüllü göçlerin dışında, büyük zoraki göçler yaşanmakta, insanlar, yerlerinden yurtlarından, bir başka deyişle “kök”lerinden koparılmaktadırlar. Eskinin dönem dönem gerçekleşen yer değiştirmelerinin yerini bugün neredeyse tüm dünyayı örten ve sonuçları büyük trajedilere neden olan “büyük göç” dalgası almıştır.
Kontrolsüz artan nüfus, ekonomik, sosyolojik ve dinsel savaşlar, iklim gibi nedenlerle insan, yaşam hakkının olduğu coğrafyalara doğru akın etmektedir.
Yersiz yurtsuz kalan / bırakılan insanlar, bütün her şeyi göze alarak göç etmekteler.
Her yeni göç dalgası, her yeni göçmen sadece bir “umut” adına yollara düşüyor.
Arkasında belki de bir daha hiç dönemeyeceği toprakları, köklerini ve belleğini bırakarak gidiyor.
Bir bilinmezliğe doğru…
This post is also available in: İngilizce